Gündönümü

Kara Kalem : Özlem Korkmaz

Okuyanlar kerameti nedir bu başlığın diye düşünebilirler. Keza gündönümü Güneş’in ışınlarının dönencelerden birinin üzerine dik geldiği tarih diye geçer sözlükte. Esasta da bir gök bilimi terimidir. Şimdi diyeceksiniz sen ne demek istedin? İyi de edeceksiniz.

O halde kelimenin kökünü alıp günü gündemimize çekersek dönümüne varana kadar altı ay geçer öyle değil mi? Siz de araştırın bakın; yılda iki kez bu olay gerçekleşir ve Güneş yarımkürelere en büyük açılarla düşer biz buna denk gelen tarihleri gündönümü sayarız. Bu üzerine bastığımız yerin dinamiğindendir.

Bir de ayağımızın yere değmediği gündönümleri vardır ki bunlara yıldönümleri denmiştir. Yılda bir kere o güne denk geldiğimizde bütün dünya bizim etrafımızda döner Güneş, Ay ve mümkünse tüm uydu ve gezegenler en büyük açısını bizim üstümüze vurur. O gün yıldızlar daha bir parlak gökyüzü daha bir berraktır. Yılın en uzun günü olur ve bir türlü bitmez. O günü unutan çarpılır. Kutlamayanın nevri döner. Hatırlayanın da başı göğe erer. Bu Kâr Biliminin -bu da benden literatüre bir kelime olsun- uydurduğu bir terimdir. Bu yıldönümleri yalnız öyle gündönümü gibi yılda iki kezle de sınırlı değildir. Çünkü bahsi geçen bilim bu konuda elinden geleni ardına koymamış epey cömert davranıp insanları beklentiye başlamış ümüğünü sıkmıştır. Sizi de sıkmayacaksa sayalım: Doğum günü, Sevgililer günü, Tanışma günü, karşılaşma günü, söz günü, nişan günü,, evlilik yıldönümü günü -şimdi uygulamalar üzerinden (engelleme günü, engeli kaldırma günü çıkarsa şaşırmayın söz ben de şaşırmayacağım) – ha bir de artık boşanma gününü kutlayanlar da mevcut boşanma yıl dönümü günü …

Böyle günler günleri kovalarken yaşlılık gelip çatar neyseki yaşlılar haftası var onu da orada icra ederiz ve en sonda da ölüm yıldönümü. Ama artık ölüm yıldönümlerini ananlar pek yok. Zira ölümü hatırlarsak sıra bize gelir.

Bu kadar güne bir de meslek günleri eklenir herkes de bir meslek sahibi olmak zorunda olduğuna göre heryıl bir de meslek günü döner gelir.

Gün döner ay döner yıl döner döner sermaye olur. Olur da o hediye unutulursa gün gelir devran döner o gündönümü gelir seni de bulur.

Şimdi buraya kadar okuyup gerisini bırakan sanır ki ben yıl dönümlerine kutlamalara hediyelere hatırlamalara karşıyım. Ha karşıyım orası ayrı ama karşı olduğum şey yahut hoşluk görmediğim şey yılı güne sıkıştırma çabası. Tüm sevgi, aşk, şefkat, özür, merhamet, sevgi artık her ne ise o duygu yahut düşüncenin adı onu bir güne yoğunlaştırma uğraşısı. Hediyeleşmek ne güzeldir, hatırlamak, hatırlanmak.. Ama adı üstünde hatırlamak. Yıldönümümüzü gündönümümüzü hatırlamak. Hatırlamak unutmanın karşıtıdır. Bir şeyi hatırlamak için unutmak gerekir. Fark ettiniz mi kendinizi alarma alıştırdığınız bir programın saatini artık alarmsız hatırlamaz, alarmla uyanmaya alıştığınızda alarm kurmadan kalkamazsınız. Bu gün ve yıl ve hafta dönümleri bir çeşit kurulu alarm değil midir? Hangi alarm çalarken “Oh ne güzel alarm çalıyor uyanayım.” der ki insan. ” Dur beş dakika daha.” demeden o alarm alarm olur mu? Bu işleve hizmet eder gibi kurulu alarm sistemiyle bünyemize işlenmiş sistemik saatlerin “Üff yine mi gün dönümü yine mi yıl dönümü!” dedirtmekten ve zamanla usanç haline gelmekten başka ne işe yararlılığı var ki? Haftalar günler önceden anons edilerek kurulmuş alarm çalarlar bize ne söyleyeceğimize kadar öğretip elimizi cebimize mecburen götürten bu bitmeyen dönümlü günler haftalar yıllar içimizden gelerek söylediğimiz samimi bir cümlenin aldığımız bir hediyenin yerini tutabilir mi? Bize ne alacağımızı bile öğretip nereden alacağımızı gösterip nerede kutlayacağımızı konumlayıp nasıl günü döndüreceğimizi planlayan bir görevler listemiz varken biz neden söz konusu kişi için kafa yorup bir şeyler düşünelim ki. Bugünü unuttuğumuzda başımıza gelecek trip sitem küslük başa kakma yüzüne vurma bütün yıl söylenme gibi maruziyetlerin endişesinden kurtulmak gayesiyle o günü atlatırız.

Gündönümü dedim bu yüzden. Çünkü o günden sonra ya bulunduğunuz yarımkürede -bu arada dünyamız o kişiyse diğer yarınız diyerek tatlı bir teşbih de yapmış olayım – tıpkı coğrafyada olduğu gibi ya yaz başlar ya kış. Sonra bir bakmışsın yıl dönümünü unuttun diye; “Dünya döner, mevsim döner başım döner, yâr dönmez.” türküsünü dinliyorsun.
Oysa ki bizim dünyamızda her gün güneş aynı dik açıyla gelmelidir.
Özlem Korkmaz
Resim:

Bu yazıyı okudunuz mu?

Karanlık Gece / Aşikar Olmayacak Suskunluğum

KARANLIK GECE Işıklar çoktan söndü, karanlık gece. Vapurlar geçiyor, sesler hece hece. Dolunay boğaz da, …