Musalla

Musalla


Soğuk taşın üstüne uzanınca büsbütün,
Kaybettiğini anlarsın her şeyi bütün bütün.
Bedenin sıcağından düşerdi ar tıkanlar.
Yarın güneş doğsa da ısınmaz artık anlar.
Gözleri gözlerimden çıkar yol aramakta.
Feryadım ince ince beklemekte ramakta.
Sular kuru ağaca can verince ilkbahar!
Peki yıkanan beden, neden bize verdi har?
Yolcu yolundaydı da yol kimin eseriydi?
Kimine uzun süren yol bak kimine seriydi.
Koca çınar bahse konu, iliklerde kahve tonu.
Dünya gelir baş ucuma, havlayıp der unut onu.
İzinde yürürdü paçam, ısırsa dişi geçse bile.
Su koyuverdi matem bize gel anlat bu kör sebile.
Doldururdu gıdım gıdım, incilerden incelere..!
Nice gemi yol alırdı, ta öteden sevincelere…
Duracak oldu ansızın, adımlarım, indiler, ee?
Gözlerim kararınca bak gülümsedim ikindilere.
Kabrime giren ışıktan, toprağın yansımasında.
Çizdim onun soyutçasını kaybettiğim simasında.
Hangimiz hangimizdik, hangimizden hangimize?
Batınca suyun tuzları geçer mi ki derimize?
Elinde kürek bekliyor, baş ucumda hergele.
Ucunu kaçırınca biz uzanırız pergele.
Açımız ufuklardan genişti koyunca yola.
Nasıl çıkılırdı ki oyulmuş gözlerimle yola.
Görünmez bir iz gibi, saklısın her hatamda.
Her yol sana çıkardı benim kayıp rotamda.
Çarpı işareti belirir bana koca bir arsada.
Sesim göğe bakar beni beyaz tül sarsa da.
Üzerinde adım yazar belki bir tarih altında.
Görünür şimdi midende ki altında, haltında.
Çalmadı hiç tokmağım senin zaman zarfında.
Benim altın mektubum senin boş zaafında.
Sırların çözülmediği kitabın son sayfası,
Okurun ıslak elinde dağılır her tutam yası.
Bırakın toprağı tası, bir gül dikin kırmızı.
Onun gölgesinde ben bekleyeceğim kızı.

21.02.2024 11:53
Süleyman Korkmaz

Bu yazıyı okudunuz mu?

Bekl-emek

Bekl-emek   Beklemek hiç büyümemek, Sadakatin kollarında büyülenmek, Ve hiçbir şeye yetişememek, Zamanın kalbine bir …