Suyunun Suyunun Suyu

Suyunun Suyunun Suyu


Şöyle bir düşünüyorum da acaba atalarımız nasıl bugünlere geldiler. Hiçbir şeyin uzmanlığının olmadığı o günlerde kim kendilerine yol gösterdi de yaşamayı başardılar. Sözüm o ki en iyisini başardılar. Gıda uzmanı yok, tarım uzmanı yok, hayvan uzmanı yok, ilişkiler uzmanı yok, evli çiftler uzmanı yok, stilist yok, diyetisyen yok, psikolog yok uzman üstü uzman yok. Ne yediler ne içtiler ne giydiler nasıl iletişim kurdular nasıl geçindiler nasıl yaşadılar nasıl yaşlandılar? Bugün yerimizden kalksak bir uzmana danışmalıyız. Nasıl hareket edeceğiz beden dili uzmanına sormalıyız, nasıl konuşacağız diksiyon uzmanına danışmalıyız, ne giyeceğiz modacılara gitmeliyiz, ne yiyeceğiz diyetisyene sormalıyız, eşler olarak birbirimizle nasıl geçineceğiz aile uzmanına gitmeliyiz, kaç çocuk bakacağız nüfus planlamacasına sormalıyız, çocuklara nasıl davranacağız çocuk uzmanına danışmalıyız, kimle evleneceğiz ilişkiler uzmanı bize söylemeli, kaç altın alacağız ekonomi uzmanı ne diyor bir sormalıyız. Sormalıyız da sormalıyız. Herkesin bir tarifi var ama Arif kim belli değil.

Bir de eskiden öğretmenlerimizin karşısında sınıfta konuşmak için parmak kaldıran öğrenci olmayı eleştiririz. Yahu bu ne peki. Her işimizde parmak kaldırıp izin istemek değil mi? Nereye gideceğiz soralım, nerede yiyeceğiz soralım, ne yapacağız soralım,nasıl yaşayacağız soralım, hiç kimseyi bulamazsak internete soralım, hatta bir adım ötesi var internetin de uzmanı yapay zekaya soralım. Bu parmak kaldırmak değilse bile parmakla fikir almak demek değil mi? Sözde en özgür birey olmayı savunuruz özgürlük nasıl yaşayacağını birine sormak demek mi? Peki sorarım size birilerinin robot çıkarıp dünyayı istila etmesini beklemeye gerek var mı? Biz neyiz?
Kültürlü olmayı, okumayı, öğrenmeyi, bilgilenmeyi o kadar yanlış anladık ki uzmanın uzmanının uzmanı oluverdik. Üstelik kim uzman, kim uzmanın uzmanı, kim bu uzmanlığı çıkaran o da belli değil. Herkes kendine bulmuş bir danışan. Danışan da birilerini yapmış danıştıran. Danışılan kim danışan kim bilen yok. Danışan mı uzman danışılan mı yine bilen yok.

Elbet işini hakkıyla yapan işin ehli olana lafımız yok. İlim ehli olana ne diyeceğiz. Kim insana insanlığa faydalı olmuş ise onu alkışlarız.

Fakat eskileri eleştire eleştire bir hal olduk. Halden çıktık. Halimizi unuttuk. Oysa eskiden diyetisyen yoktu atalarımız doktora bile her adımda gerek görmezdi, eskiden spor uzmanı yoktu herkes ideal kilosundaydı, eskiden aile danışmanı yoktu herkes aileydi aile ölene kadardı, anne anneydi baba babaydı çocuk çocuktu, eskiden ilişki uzmanı yoktu aşk aşktı yâr yârdı… Ama şimdi her şeyin ilmi var uzmanı var uzmanlığı var sertifikası var diploması var herkesin danışanı var danışmanı var. Buna rağmen ayrılıklar, aldatmalar, boşanmalar, kavgalar, dövüşler, taşkınlıklar, kilosu bedeninden taşanlar sinirleri kafasını aşanlar yaşını almış çocuk başlar başını almış çocuk yaşlar…
Eskiden kim kimdi belliydi. Şimdi herkes bişeyin uzmanı. Bunca uzmanlık varken niye bunca dert diye de bir soramadan edemedim.
Heeey hey hey gidi uzmanlık!..

Hani Nasrettin Hoca’nın bir fıkrası vardır. Köylülerden biri bir gün Nasrettin Hoca’ya bir tavşan getirmiş. Hoca adamı kabul etmiş. Tavşanı almış pişirmiş yedirmiş adamı da bir iki gün misafir etmiş.
Aradan bir hafta geçmiş aynı köylü gelmiş hocaya: “Ben o tavşanı getirenim.” demiş. Hoca adamı buyur etmiş sofraya da adamın getirdiği tavşanın suyundan yapılan çorbayı getirmiş. Birkaç gün sonra tanımadığı iki adam çıkagelmiş. “Hocam biz o tavşan getiren filancanın yakınlarıyız.” demişler. Hoca onları da buyur etmiş. Sofraya çorba getirmiş. Demiş: “Bu o tavşanın suyunun suyu.”
Derken böyle böyle hocanın kapısını tavşan getiren adamın yakınları çalmaya devam etmiş. En son artık hoca gelenlerin önüne bir kase su koymuş. Demişler hoca bu nasıl tavşanın suyu.
Hoca demiş: “Bu tavşanın suyunun suyunun suyu.”

İşte bugün o misal. Biri tavşan getiren gibi işinin uzmanı tavşan da tavşan ama diğer birçok kişi uzmanın bilgisinin bilgisinin bilgisi hükmünde geziyor. Biz de Nasrettin Hoca gibi de yapmıyoruz. Sıkıldığımız falan da yok. Alıp boş bir kase önümüze koyup bu da olur diyoruz. koydularsa önümüze içip kalkıyoruz. Yahu biraz insaf diyesim var. İyi ki bir tavşan getirdiler. Suyunu çıkardınız.

Özlem Korkmaz
3 Haziran 2025
Fot: Özlem Korkmaz

Bu yazıyı okudunuz mu?

Ölüm Kalım Maçı

Ölüm Kalım Maçı Malum, ortalıklar karışık kimin bombası kimin hava sahasında belli değil, Üstelik dünya …