Aşkın Tek Lisanıdır Şiir

Resim: Kudret Apuhan

Şiir, insanın içindeki sessizliğin dile gelmesidir. Bu öyle bir şakımadır ki bülbülün güle aşkıdır. Bülbül güle yanmasaydı, gül ne kaybederdi gülüşünden? İşte bülbül için öyle değil; mahcupluk, çaresizlik, yetersizlik, özlem vb. duygular bülbülün içinde demlenir ve şiire döner! Bundan olsa gerek ki şairler yara açar ve yara tedavi ederler. Hem hastadırlar hem de doktor. Hem ölüdürler hem de yaşarlar. Şiir; en çok aşktan beslenir, aşk dile gelince kulaklar mest olur, kalpler ilahi bir aşka tutunur. Aşkın tek lisanıdır şiir.

Kelimeler, bir göğün altındaki kuşlar gibi oradan oraya uçar; ama biri vardır ki kalbin kıyısına konar: işte o anda şiir başlar! Zaten şiir başlar; ama bitmez!.. Bitmeyen, yaşlanmayan, ölmeyen bir güzelliğin, kelime kelime yeryüzüne yağmasıdır şiir. Onunla ıslananlar bir daha kurumak istemezler.

Kelimler şairlerin ruhudur âleme dağılmış. Bir ömür kaybolmuş kelimelerini arar şair. Bunun için çileler çeker ve arayış ormanında iğneyle kuyu kazarlar. Yitik hazinesini arar gibi, her yerde eksik kelimesini arar o… Bulduğunda da dünyanın en mutlu insanı olur.

Şiir, yalnızca bir yazı değildir; bir iç konuşmanın yankısı, ruhun kendiyle söyleşisidir. Her dize, insanın içindeki kırılgan aynada bir görüntü bırakır. Şair o aynaya bakar ve gördüğünü değil, hissettiğini yazar. “Gözlerin bir çiçek gibi açıyor içimde.” derken sevgiliyi, sevgiliden daha güzel anlatır. Ah şiirler olmasaydı, aşkı dillendirmeye kimin gücü yeterdi, şiir cesurdur, söylenmeyeni söyler, hissedilmeyeni hisseder. Bir kâhindir o, bu yüzden geleceğe kalır. Kelimelerden her dem yeniden doğar, hep geleceğe akar, çağın gerisinde kalmaz. Kimseye gücenmeden günceller kendini. Ah şiirler ah? Kalbimizin altın madenidir onlar!.. Şairin de hayat falıdır şiirleri.
Şiir dua gibidir bazen. Ellerimizi açar hasta şiirimizin iyileşmesini isteriz. Çünkü bazı yazılar şiir olamazlar. Kelime yetmezliği hasta eder onları. Sözcükleri bulsak da olması için de çile hanede kelimelerimizi terbiye eder, kemale ermesi için uzun emekler veririz. Gönül güzelleştikçe dil ağacı, çiçeklerle süslenir ve meyvesi tadından yenmez. Dışımızı her şeyle süsleyebiliriz, fakat içimizi şiirle güzelleştiririz. Güzel kalplerin dile geldiği bir dünyada yaşamak ömrü uzatır ve sonsuz bir şiire döner yaşamak. Estetik algılama şiirle olur. Bütün duyular duymaya ve görmeye başlar. Şiirden şuura doğru yol alırız. O, bir vasıtadır yol almasını bilene…

Şiir, çoğu zaman anlamın değil, çağrışımın yurdudur. Çağrışımdan çağırır kalemi, ilham olur akar nur yüzlü kâğıda doğru. Onu en güçlü çağıran şaire gönlü kayar. Görülmeyi, duyulmayı, sevilmeyi arzu eder. İlgi arsızıdır. Bu samimiyeti yakaladığının kalbine fısıldamaya başlar. Kendini yazdırır. Kaderi ondan daha iyi kimse bilmez. Kalbin sesinden daha güzel bir ses yoktur. O, ilhamın cennet sesidir. Yazarın yazarıdır.
Şiirde kelimeler anlamdan çok hâl taşır. Bir kelime yalnız bir nesneyi değil, bir zamanı, bir kokuyu, bir bakışı da anlatır. Anlamlar şiirde anlam bulur. İnsanın eksikliği şiiri doğurmuştur. Çünkü söylenmeyeni, anlatılamayanı şiir söyler.

Kelimler bizim hafızamızdır, ömrümüzdür, ruhumuzun ezele dağılmış ilk halidir. Nazım’ın coşkusu, Edip’in sessizliği, Karakoç’un ışığı, hepsi aynı suyun farklı yankılarıdır. Şiir, her şairde başka bir biçim alır ama özünde hep insanı arar. Çünkü şiir, Tanrı’nın insana verdiği en ince dokunuşun izidir. Bir kelimede saklı bir dua, bir dizede yankılanan bir nefes… Ve belki de şiir, sonunda sadece şudur: İnsanın içini ilhama doğru çevirdiği o kısa, titrek an…

Şiir dilimizin baş tacıdır; Nirvana’sıdır, kalbimizin sevgilisi, aklımızın da üstadıdır. Şiir ilhamın fısıltısı, emeğin de beyin teridir. Bir insanın hayattaki en büyük şansızlığı şiirsizliktir. Gerçek şiirle tanışan cennetle tanışmıştır. Cehennem bile gerçek şairleri yakmaz! Bu dünyada yanıp kül olanın tekrar yanması beklenemez. Şiirden şuura, şuurdan bahara, şiirden şiire…
Şenol Tombaş

Acaba

İnsan ölür, acaba neden beden gömülür?
Yıldırım düşer de niye masum ağaç yanar?
Güneş gidince neden karanlığa mahkûmuz?
Kim, kimlerin hatasının bedelini öder?

Karıncadan alıp acaba kim file verdi?
Saadetten alıp acaba kedere kim verdi?
Burada belli ki hileyle tartan biri var,
Bunca da adaletsizliği bir de satan var!..

Gariban ölür de sanki içime gömülür,
Zalimin vicdansızlığı yüzüme tükürür.
Nice yaralar açılır kanı benden akar,
Acaba ruha zulmün bir cezası yok mudur?
Şenol Tombaş

Bu yazıyı okudunuz mu?

Seviyorum Demek

Kara kalem: Mehmet Mücahit Yurteri Sen mesut insansın. Seviyorsan, bahtiyarsın! Büyülü bir sözdür. Seni seviyorum …